NURHAKDAĞLARIN ETEKLERİNDEKİ! ALİ GÖL EFSANESİ
HakNuR bildirdi: "
Nurhak dağlarının tepesindeki krater gölü yörede oli Gol olarak anılır. Göle “ALİ” adını veren yöre halkı, bu ismi bir efsaneye dayandırır, söylenceye göre; yörede yaşayan Ali adlı çoban, beyin kızına sevdalanır, kız da çobanı sevmektedir. Bey, günün birinde durumu öğrenir, çobanı çağırtır, Nurhak Dağlarında bir kış geçirirse kızını ona vereceğini söyler. Çoban atını dağa sürer, günümüzde Ali Göl’ ün çevresindeki bir mağaraya sığınır .Bir süre dağ koşullarına dayanır ama sonra ölür.
Rivayete göre sığındığı mağaranın duvarlarındaki yazılarda Çoban Ali’nin ölüm nedeni şöyle açıklanmaktadır; “Açlıktan, susuzluktan değil, dağların uğultusundan öldü” İnanışa göre...>>
mağaranın önündeki oyuk taş Çoban Ali’nin atının yemliğidir. O günden sonrada mağaranın yakınındaki göle ALİ GÖL’ ü denir.
Bu “ALİ GÖL” efsanesinin bir de ikinci hikayesi vardır:
Eski devirlerde Elbistan’a hakim olan iyi idaresi ile ün salmış bir bey vardı. Bey kendinden sonra beyliğin devamı ve bekası için kız ve erkek çocuklarının yetişmesine son derece önem verir, onları idari, siyasi ve askeri alanda yetiştirmeğe çalışırdı.
Bu nedenle üç kızı ehliyetli kişilerden ders alır, savaşın bütün inceliklerini öğrenerek iyi ata biner ve güzel kılıç kullanırlardı. Babaları bazı savaşlara tecrübeleri artsın diye beraberinde götürürdü .İşte böyle bir savaş anında, askerler içerisinde yiğitliği ve kahramanlığı ile ün salan bir asker, tehlikeli durumda beyin’ in küçük kızını kurtarmış ve savaş dönüşünde ilişkileri devam ederek aşık olmuştu. Gel görki “bey kızı, bey oğluna layıktır “ Fakat aşk ferman dinlemez, çeşitli aracılarla beyin gönlü hoş edilir, kız evet demesine der ama; bir de evleneceği kişinin bütün oba halkına yiğitliğini, cesaretini duyurmasını ister ve şu şartı ileri sürer. Derki: “Nurhak dağında Ali Göl yakınında bir mağara vardır, benimle evlenecek kişi o Mağarada kırk gün beklemeli”.
Bunu duyan yiğit delikanlı atıyla beraber mağaraya varır. Halen mevcut olan mağarada ancak otuz iki gün kalabilir. Kırk gün geçtikten sonra dönmeyince aramaya çıkarlar ve mağarada atıyla birlikte ölüsünü bulurlar, neden öldüğü uzun süre araştırılır. Nihayet mağara kapısında bulunan taşta şu yazıya rastlanır; “BEN VE ATIM NE AÇLIKTAN NE KORKUDAN ÖLDÜK, BİZ İNİLTİDEN ÖLDÜK” sözü geçen mağara halen mevcut olup, sonuna kadar gidilememekte ve kulakları tırmalayıcı bir uğultu sonuna gitmeye engel olmaktadır. Halk bu mağaraya inleyen mağara demiş ve çevre köyler tarafından kutsal sayılmıştır.
Bir rivayete göre de gölün adı Çoban Ali’den değil Hz. ALİ’ den gelmektedir. Bir gün Hz . Ali ‘nin yolu buraya düşer, azık torbasındaki son kırıntıları Nurhak dağının kuzeyine, suyunu da güneyine döker. Bu nedenle dağın kuzeyi ovalık , güneyi de sulaktır.
"
_________________
DOST VURULUNCA DEĞİL,''unutulunca ÖLÜR" VE BİZ SEVDİKLERİMİZİ KIR ÇİÇEĞİ GİBİ AVUCUMUZDA DEĞİL, KURSUN YARASI GİBİ YÜREĞİMİZDE TAŞIRIZ.!!